Krizler iş hayatında öngöremediğimiz, dalgalı, belirsiz ve karmaşık durumlardır. Şirketler için turnusol kağıdı işlevi görür. İyi şirket ile kötü şirketi ayırırlar.
Kriz, yöneticiler için gerçek bir arenadır. Yöneticinin etkisi, kriz dönemlerinde daha belirgin hale gelir. Kötü yönetici şirketini öldürür, iyi yönetici hayat verir.
Krizler, şirketlerin gerçeklerle yüzleştiği, inanmak istemediklerini yaşadıkları zamanlardır. Gerçeğin yakıcı etkisi hissedilir. Gizlenenler en net şekilde karşımızda belirir.
Ülkemizde son 15 yılı incelediğimizde kriz ile ilgili aramaların özellikle 2008 ve 2018 yıllarında yükseldiği görüyoruz.
Kriz dönemlerinde kimler kaybeder?
1.Panik yapanlar: Yüzmeyi yeni öğrenenler, ilk başlarda yüzmeye çalışırken panik yaparlar. Panik yaptıklarında suya daha fazla batarlar. Enerjilerini tüketir, güçsüz kalırlar. Krizlerde panik yapan şirketler, hızlı batarlar.
Gereksiz hamleler yapar, telaşa kapılırlar. Çok fazla iş yapmanın ayakta kalmak için yeterli olduğunu düşünürler. Fakat çırpınmaları etki oluşturmaz, sonuç alamazlar. Panik, güvensizliğin belirtisi, yetersizliğin göstergesidir. Sınava çalışamayan öğrencinin, bildiklerini de karıştırmasıdır.
Panik yapan, çok hata yapar. Gücünü verimli kullanamaz. Kendi kalesine gol atan oyuncu misali, kendi sonunu hazırlar.
2.Hormonlu şirketler: Kriz dönemlerinde batan şirketlerin bir kısmı şaşırtıcıdır. Titanik gibi, batacağına ihtimal verilmeyen birçok şirketin iflas ettiğini görürüz. Büyük cirolar, yüksek karlar açıklayan şirketler birden gidiverir. Nefesleri yetmez, karanlık geceden sabaha ulaşamazlar.
Krizler, bizi gerçeğe yaklaştırır. Hesapsız büyüyen şirketler, kriz dönemlerinde ayakta kalamazlar. Enerjileri, büyüklüklerini taşımaya yetmez. Büyük bir gürültüyle çökerler. Çok fazla toz çıkarırlar. Aslında o şirketler büyük değil, hormonludurlar. Gerçekler saklanmış, rakamlar gizlenmiştir. Bazen yöneticilerin egosu, yanlışlarla doğruları birbirine benzetmiştir. Kral çıplak diyecek cesareti kimse bulamamıştır. Anlamsız büyümeler, ani gidişlerle son bulur.
3.Egosu yüksek şirketler:Yapılan araştırmalara göre en fazla uçak kazasına en usta pilotlar neden oluyor. Boğulma vakalarının birçoğunda iyi yüzenleri görürüz. Usta şöforler, kazalara kurban giderler. Neden mi? Ben biliyorum düşüncesi, zihninize hakim olursa, önlem almayı atlarsınız. Önlem almayınca da hataya açık hale gelirsiniz.
Her şeyin en doğrusunu bildiğini düşünen yöneticilerle çevrili şirketler vardır. Uyarıları önemsemez, gerçekleri görmezden gelirler. En iyisi olduklarını haykırır, rakiplerini küçümserler. İşin ilginci, çoğu zaman görünen değil görünmeyen rakiplerine yenilirler. 2007’nin egosu en yüksek şirketlerinden biri Nokia idi. En çok satandı, en büyük olandı, en bilinendi. Rakibi bile olmayan bir şirkete yenildi.
Krizler, doğruyu söyleyen dostlardır. Duymasını bilene, anlayana, ders çıkarana yardım eder. Görmezden gelenlere, acı tecrübeler yaşatır.
Krizlerde, farklı tiplerde şirketler kaybederler. Fakat genelde, aynı nedenler kaybederler: Nakit yetmezliği.
Nakit akışını yönetemeyen şirketler krizlerde ayakta kalamazlar. Nakit akışı şirketlerin hayat akışını belirler. Kriz dönemlerinde musluklar kapanır. Bankalar yabancılaşır. Nakit, bulunmaz hint kumaşına dönüşür. Nakit akışını sağlamak, geçmişte yaptıklarınızın yansımasıdır. Plan, program ve stratejinizin dalgalarla mücadelesinde ortaya çıkan sonuçtur.
Krizler, yöneticiler için kritik dönemeçlerdir. Bazı yöneticiler parlar, çevrelerini aydınlatırlar. Bazıları ise, hızla söner, etkisizleşirler. Yöneticilik bu dönemlerde daha fazla önem kazanır. Yönetim becerileri şirketlerin hayatlarını etkiler hale gelir.
Yöneticiler krizlerde neler yapmalı?
Güven vermek: Krizler belirsizliğin yaşandığı, umutsuzluğun tavan yaptığı dönemlerdir. Güven, insanların sığındıkları limanlardır. İyi bir yönetici, çevresine güven verebilendir.
Güven vermek için, güvende hissetmeniz gerekmez. Bazen içten içe korksanız bile, çalışanlara güven duygusunu hissettirmek, yöneticiliğin özünde vardır. İnsanlar devam edebilmek için bu dönemde tutunacak bir dal ararlar. Güçlü yöneticiler bazen bir dal, bazen güçlü bir ağaç olurlar. Güven verir, güç katarlar.
İyi hissettirmek:Krizlerde insanların yakıtı moral ve motivasyondur. Herkes umutsuzluğa kapılmışken, çalışanlarınızın istek ve heyecanlarını arttırabilirseniz başarılı olursunuz.
İyimserlik, çoğu zaman çıkılmaz sokaklarda yol haritası olur. İnsanları birbirine kenetler. Daha güçlü olmalarına katkı sağlar. İnanmak, umut etmekle başlar. Geleceğe dair hayal kurabilirseniz, geleceğe kalma ihmaliniz artar. Başarılı yönetici, duyguların yönetimini yapabilendir. Kötümserlik, negatif duygular geçer akçe iken; insanlara moral verebilen yöneticiler krizlerden sağ çıkabilirler.
Şeffaflık:Kriz dönemlerinde en büyük hatalardan biri, gerçekleri gizlemektir. Gerçekler gün yüzüne hızla çıkarlar. Kriz dönemlerinde bilgi paylaşımında şeffaf olmak çok önemlidir. İnsanların güvenini kaybederseniz, yönetim gücünüzü yitirirsiniz. Yalancı çobana döner, en gerekli günde sözünüzün kıymetini yitirirsiniz.
Yöneticiler kriz dönemlerinde şeffaf ve hızlı bilgi akışı sağladıkları mekanizmalar kurmalılar. İnsanlar size inanır ve peşinizden gelirlerse etki gücünüz artar. Şeffaflık sadece gerçeği söylemek değildir. Gerçekle, çözümü bir arada sunabilme becerisidir. Ortak bir zihinde buluşma, aynı yöne aynı amaçla bakabilme yeteneğidir.
Cesaretli olmak: Krizlerden, doğru riski alabilen yöneticiler başarıyla çıkar. Cesaret akılla harmanlanırsa, anlam kazanır. Sun Tzu “ En büyük komutan, savaşmadan kazanabilendir” der.
Yöneticiler kriz dönemlerinde cesur olmalıdır. Fakat heyecanları akıllarının önüne geçmemelidir. Cesaret, her riski almanızı içermez. İyi bir yönetici adım atması gerektiğinde beklemeyen, geri çekilmesi gerektiğinde ise egosuna yenilmeyendir.
Cesaret, kriz dönemlerinde herkesin kabuğuna çekildiği, seslerin azaldığı dönemde sizi öne geçiren güçtür. Herkes fırtınanın dinmesini beklerken, yürümeye devam edebilmek cesarettir.
Martin Luther King “ Merdivenin sonunu görmek zorunda değilsin, ilerlemek istiyorsan, ilk adımı atmalısın” diyor. Yolun sonunu görsek, ona kriz diyemeyiz. Kriz belirsizlik, karmaşa, kaostur. Tarihe geçen tüm büyük insanlar, cesaret yolunda azimle yürümüştür.
Sadeleşmek:Kriz dönemleri, gereksiz detaylardan kurtulmak için en uygun dönemdir. Yangın çıktığında, neyi kurtarmaya çalışıyorsan, önceliğin odur. Yöneticiler bu dönemlerde, karmaşıklıktan uzaklaşmalıdır.
(Bu konuda sadeleşmek neden zordur? yazımızı tavsiye ederiz. )
Şirketleri için en yalın gerçek ne ise onu kabul etmeli ve hızla aksiyon almalılar. Sadeleşmek, azın içinde çok olana odaklanmaktır. Şirketiniz için en doğru seçenekleri belirleyip, kaynakları en verimli şekilde kullanabilirseniz, sadeleşirsiniz.
Yöneticilerin yeteneği sadeleşme dönemlerinde daha net ortaya çıkar. Sadelik, fazlıklardan kurtulurken, anlamlı olanları koruyabilmektir. Bunu başarabilmek için şirketiniz için doğru ve yanlışları ayırabilmeniz en önemli konu haline gelir.
Sadeleşmek, büyük resmi görebilmek ve hangi parçanın nereye geldiğini bilmek ile mümkündür. Krizlerde, sadeleşmeyen firmalar hantallaşır ve etkisizleşirler.
Yöneticilik, birçok becerinin bir arada kullanılmasını gerektirir. Kriz dönemlerinde ise yöneticilerin gerçek yetenekleri ortaya çıkar. İyi yönetici, krizde görünmeyeni hissedebilen, hissettiğini yaşatabilen kişidir.