Amerika’ya dil öğrenmek için giderek uzun uğraşlar sonucu bir yoğurt tarifi bulup nasıl milyarder olunabilir? Hamdi Ulukaya bunu yapan ender kişilerden biri. Amerika’da neredeyse her markette satılan Chobani yoğurtun bizzat üreticisi. Yoğurt üretmek için sadece işe fabrika almakla da başlamamış üstelik. Chobani yoğurdun bütün tarifini de kendisi oluşturmuş. Çoğu insanın aklına bile gelmeyecek atılımlar ile adını bütün dünyaya duyurmuş. Şu anda birçok gazete ve medya kuruluşu, ondan Erzincanlı deha olarak bahsediyor. Chobani markasının farklı bir başarı öyküsü var.
Hamdi Ulukaya Kimdir?
Hamdi Ulukaya, 26 Ekim 1972 tarihinde Erzincan’ın İliç ilçesinde dünyaya gelmiştir. Yaşadığı bölgenin coğrafi koşulları nedeniyle ailesinin geçim kaynağı besicilikmiş. Bir süre Erzincan’da zaman geçirerek ailesinde bu işte destek olmuş. Daha sonraları üniversite eğitimi için Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi kazanarak Ankara’ya gitmiş. Ankara’da tamamladığı eğitiminden sonra ise dil öğrenmek için ABD’de University of Albany’de eğitim görmüş.
Hamdi Ulukaya’nın hayatı aslında ABD’ye eğitim görmeye gittiği süreçten sonra değişiyor. Buradaki çalışması ve azmi gelecekte onu daha farklı yerlere getiriyor. Çocukken hayali şoför olmakmış, çocukluğunu dünyanın neresine giderse gitsin unutmadığını sık sık söylüyor kendisi de. Çocukken çok fazla oyuncaklarının olmadığını, hayatının çoğunu doğa ile yaptığı arkadaşlıkla geçirmiş aslında. Hamdi Ulukaya’nın özlem duyduğu şeylerin başında ailesiyle geçirdiği yayla hayatı geliyor. Geceleri yakılan ateşler, annesinin yemekleri, kuzuların melemeleri. Çocukluğunda sevdiği ve gördüğü her şey ona bu işi kurmasında iham vermiş aslında. Hatta bu yansımayı Hürriyet’e verdiği bir demeçte daha net görebiliyoruz;
“Bugüne kadar üç marka tescil ettirdim: Euphrates yani Fırat, Chobani yani çoban ve Tent yani çadır… Bunlar hep çocukluğumdan resimler. Kullandığım her taktik, liderlik tarzım, marka anlayışım, değerlerim oraya bağlı. Başka yerden bir şey öğrenmedim.”
Değişen Meslekler İle Gelen Değişim
Hamdi Ulukaya için sadece Amerika’ya gidip orada iş kuran biri olarak görmemek gerek. Çünkü o bu seviyeye gelene kadar birçok iş ile uğraşmış ve yaptığı her işten deneyimler kazanmış biri. Küçük yaşlardan beri yayla hayatının getirisi olan besicilik ve peynir yapımı, çobanlar ile kurduğu farklı iletişim, ki bu iletişim gelecekte yarattığı dünya markasının ilham kaynağı dahi olabilmiş. Erzincan depreminden sonra tanıştığı biri ile gazete çıkarmaya bile başlamış: “Erzincan İliç’in Sesi”. Ancak yaptığı haberler sonucu gözaltına alınmasıyla gazetecilik serüveni de bitmiş. Hamdi Ulukaya, gözaltından çıktıktan sonra Avrupa’ya gitmeye karar vermiş. Ancak etrafından gelen önerileri dinledikten sonra Amerika’ya gitmenin daha doğru olacağına karar vermiş. Ailesinden ayrılması da bu süreci en zorlayan şey olmuş.
Türk Peynirleri Amerika’da
Hamdi Ulukaya Amerika’da dil eğitimi görüyordu, İtalyan hocasının verdiği bir ödev için peynir nasıl yapılır makalesini yazdı ve bu makale ile hocanın dikkatini çekti. İtalyan hocanın teklifi üzerine New York’un kuzeyinde bulunan Albany’de işe başladı. Asıl Amerika’yı orada tanıdığını söylüyordu, insanları, çitliği ve kamyon şoförlerini.
Kendisini ziyarete gelen babası ile geçirdiği süre zarfında babası ona “Buradaki peynirler lezzetli değil, kendi memleketinin peynirlerini burada satmalısın” diye tavsiyeler veriyordu. Duruma ikna olan Hamdi Ulukaya, Türkiye’den peynir getirerek satmaya başladı. Türkiye’den gelen peynirler ABD’de çok beğenildi. Bunun üzerine 2002 yılında New York, Johnston’da Euphrates (Fırat) adını verdiği toptan bir peynir imalathanesi açtı. Her gün iflasın eşiğinde bir süreç geçirdi.
Tesis iki yılın sonunda ancak kâr edebilecek hale geldi. Hamdi Ulukaya’nın en zor ve stresli geçirdiği yıllarıydı ABD’de. Kendisi de durumu şöyle açıklamıştı;
“O iki yıl hayatımın en zor günlerini geçirdim.” 2005 ilkbaharında hayatını değiştirecek küçük bir olay oldu.
Yeni atılım, Yeni Hayat ve Chobani
2005 yılında ABD kurumsal Behemoth Kraft Foods şirketi New York, South Edmoston’daki yoğurt fabrikasını kapattı. Fabrikanın kapanmasıyla birçok işçi işsiz kaldı. Aynı süreçte Hamdi Ulukaya, kendi peynir imalathanesine 100 km kadar batısında New York, South Edmeston’da bir yoğurt fabrikasının satılığa çıkarıldığını duydu. Bu aynı fabrikaydı.
84 yıllık bir fabrikaydı ve Hamdi Ulukaya’nın burayı alma hissi ağır basıyordu. Avukatları ve danışmanlarının alma demelerine rağmen büyük bir riske girerek ödemeleri, Küçük İşletmeler İdaresi’nden aldığı teşvikler ile beş ayda tamamladı. Yeni şirketinin adını önce “Argo Farma” koydu ve Kraft’ta işten çıkarılan işçilerin bir kısmını geri işe aldı. Öncelikle terk edilen fabrikanın tamirat ve boya işleriyle ilgilendiler.
Chobani Yoğurt’un Serüveni Başlıyor
Hamdi Ulukaya, Amerikan tarzı yoğurdu fazla şekerli, sulu ve yapay buluyordu. Türkiye’de özlediği ve severek yediği yoğurdu burada üretmek istiyordu. Yoğurt ustası Mustafa Doğan’ı Amerika’ya getirerek, yeni yoğurtları üretilmek için uzun süre çalıştılar. Yüzlerce denemeden sonra istedikleri kıvamı ve lezzeti bulmuşlardı. En önemlisi de katkı maddesi olmadığı için doğal raf ömrüne sahip bir yoğurt elde etmeyi başardılar.
Chobani adını verdiği bu yoğurdun adı ise, çobandan geliyor. Çünkü Hamdi Ulukaya dünyanın her yerinden çoban çobandır diyor.
Chobani yoğurtlarını herkese ulaştırmak ve pazarlamasını yapmak için butik dükkanlardan ziyade büyük marketlere göndererek ve ülke genelinde bütün süt ürünü reyonlarında bulundurarak markanın hızla büyümesini sağladı. Klasik Amerikan yoğurdundan sonra Chobani yoğurdu tüketicilerin sempatisini kazandı.
İlk sevkiyat 2007 Ekim ayında birkaç yüz paket, Long Island’daki bir bakkala yapıldı. Bakkal ertesi hafta tekrar sipariş verdi. Böylelikle Chobani Amerika’da kendine yer buldu.
Neden Türk Yoğurdu Değil de Yunan Yoğurdu?
Hamdi Ulukaya’ya sorulan en çok sorulardan biri de neden Yunan yoğurdu ibaresini kullandığı. Aslında yoğurt hem Türkler hem de Yunanlılar tarafından kullanılan bir besin. Ancak Amerika’da Yunan yoğurdu diye niş bir pazar bulunuyor. Hamdi Ulukaya’da pazarın yeni üyesi olarak “Greek Yogurt” diye kullanmış.
Türk peynirini, simidini ve Türk kahvesini de tüm dünyaya tanıtmakta kararlı. Yunan yoğurdu ibaresini Avrupa’da kullanamıyor aslında. Bunun sebebi de Avrupa pazarının zor bir pazar oluşu. Ürünlerin raf ömrü, fiyatları, pazarlama şekli daha farklı işliyor.
Hamdi Ulukaya Avrupa’da bir fabrika açmadan Avustralya ve İngiltere’ye ürün göndererek orada bir test yapmış ancak sonuç istediği gibi olmamış. Sadece Avrupa pazarı değil, dünyanın hiçbir yerinde artık Hamdi Ulukaya Yunan yoğurdu ibaresini kullanamayacak. Çünkü Yunanistan’ın önde gelen süt ürünleri şirketi Fage İngiltere’de Chobani’ye bir dava açarak;
Yunanistan’da üretilmeyen bir yoğurdun Yunan yoğurdu olarak satılamayacağını öne sürmüş. Ve şirket davayı kazanmış, dava İngiltere’de görüldüğü için Chobani’nin itiraz hakkı da olamamış. Ancak hala yoğurdun Bill Gates’i olarak anılmaya devam ediyor.
Chobani Yoğurtları Nasıl Pazarlanıyor?
Hamdi Ulukaya, yoğurtla girdiği yiyecek pazarına yer edinmek için bazı pazarlama teknikleri denemiş. Ürünlerini küçük bakkallar yerine zincir haline gelmiş büyük marketlere göndererek daha fazla tüketici kitlesine yayılmasını sağlamış.
Yeni kurduğu şirketinin henüz maddi durumu iyi olmadığı için marketlere raf kirasını yine yoğurtla ödemiş. Yani yoğurt satıldığında hem raf kirasını ödemiş hem de şirketine para akışı sağlamış. Marketlerde küçük tadım stantları açtırarak müşterilere yoğurdu tattırmış ve satın alınmasını sağlamış.
Sosyal medya ekibi ile tüketicilerle doğrudan bir iletişim kurmuş ve müşterinin isteklerine hızlı cevap verebilmiş. Üzerinde Chobani yazılı bir kamyon ile ABD’nin dört yanını gezerek festival, konser ve etkinliklere katılarak bedava yoğurt dağıtmış ve insanlara Chobani’yi tanıtmış.
Hedef kitlesine uygun yoğurtlar üreterek müşteriyi daha çok kendine çekmiş. Örneğin; çocuklar için Chobani Champions, sporcular için Chobani Simply 100 gibi çeşitli ürünler ile kitelesine kendini tanıtmış.
Hamdi Ulukaya’dan Chobani’nin İlginç Hikayesi