Rolex Nasıl Kuruldu?
Rolex, günümüzün en özel saat markalarından bir tanesi olarak lüks ve kaliteyi yansıtırken kuruluş felsefesinden bu günlere gelişine kadar pek çok aşamayı atlamayı başardı. Kalite tutkusu ön planda olan Hans Wilsdorf tarafından 1908 yılında hayata geçen Rolex başlangıçta ciddi eleştirilere maruz kalıyordu.
Wilsdorf’un amacı saygın bir saat markası yaratarak bunu insanlara ulaştırmaktı. Hayatı 12 yaşından beri zorluklarla geçmiş biri olarak Wilsdorf için kuracağı markanın başarılı olması belki de tek çıkış yokuydu. Hayattaki şansını kullanarak kaliteli ve prestijli bir marka yaratan Wilsdorf, dünyanın ilk su geçirmeyen otomatik kurmalı kol saatini icat etmeyi hedefliyordu.
Wilsdorf’un ilk ürünü Oyster Perpetual Rolex; zamanın ruhunu ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir seçenek olarak çıktı ortaya. Edward İngiltere’sinde kuşkuyla bakılan bir ürün olsa da üstün özellikleri ve şık bir tasarıma sahip olması bu saati harika bir noktaya taşımayı başardı. Wilsdorf bir markanın başarısını karşı konulmaz seviyeye taşıyacak vizyona sahip olmasa da geleneklere bağlı ve yeniliklere açık olmasıyla bunu başarmıştı.
Rolex Kurulmadan Önce Saatin Hikâyesi
Hans Wilsdorf, Rolex’in kurucusu olsa da Rolex’in kurulması öncesinde de saat konusunda çalışmalar yapmış bir isimdir. Alfred Davis ile 1905 yılında Londra merkezli olarak kurduğu Wilsdorf and Davis markası sayesinde İsviçre’den saat parçaları ithal ederek İngiltere’de saat üretiyordu. İlk üretimler kuyumculara satılırken elde edilen başarı 1908 yılında Rolex’in kuruluşunu beraberinde getirdi.
Firma kurulduktan kısa bir süre sonra başarı yakaladı ve merkez 1919’da İsviçre Cenevre’ye taşındı. İngiltere’de İsviçre’ye taşınmada ise İngiltere’de değerli metallere uygulanan çok yüksek vergiler rol oynuyordu. Rolex’in adının seçilmesinde her dilde kolaylıkla söylenebilme özelliği büyük önem taşımıştır. Bu nedenle de dünyanın her yerinde Rolex, Rolex olarak var olmuştur.
Görsel: Unsplash
Rolex ve Başarının Sırrı
Rolex, bir saat markası olarak geniş kitlelere hitap etse de inovasyonu hiçbir zaman göz ardı etmemiştir. Bu nedenle de başarısını sürdürülebilir bir çerçeveye oturtmayı fazlasıyla başarmıştır. İnovasyon ile büyümeyi başaran markanın zamanın ruhuna ayak uydurması sayesinde lüks ve orta sınıfa hitap etmesi mümkün olmuştur.
Rolex’in başarı hikâyesinde önemli kilometre taşları olarak 1910 yılında kronometrik netlik konusunda İsviçre’de verilen İsviçre Sertifikası’nı almaya hak kazanan ilk kol saati markası oldu. Bu başarısını 1926 yılında suya dayanıklı ilk kol saatini üreterek sürdürmeyi başardı. Rolex’in ilklerin markası olması o dönemde herkesin tercihi olarak öne çıkmasında büyük rol oynuyordu.
İnovasyonu hız kesmeden sürdüren marka 1945 yılına gelindiğinde otomatik takvim bulunduran ilk kol saati olarak insanların ilgisini çekmeyi başarıyordu. 1954 yılına gelindiğinde ise iki farklı zaman dilimini aynı anda gösteren harika bir saat seçeneği olarak dikkatleri üzerine çekiyordu. Zamana, ihtiyaca ve insanların ilgisine uygun çözümler üreten Rolex, müşterilerini tanıyan bir anlayışa sahip olması sayesinde başarısını sürdürülebilir kılmıştır. Bu da Rolex’in günümüze ulaşan başarısının anahtarı olmuştur.
Pazarlama Stratejileri ile Büyüyen Rolex
Hans Wilsdorf’un kurduğu ve bugünlere inovasyonla gelen Rolex’in başarısında titizlikle belirlenmiş olan yaklaşımın büyük rolü olduğunu söylemek mümkün. Müşterilerini bilen ve buna uygun stratejiler belirleyen Rolex’in hedeflediği 2 temel anlayış vardı. Değer ve Zarafet.
Rolex ve Değer
Değer, bir markayı olduğundan daha özel gösterecek anlayışların başında gelir. Günümüzde Rolex dendiğinde herkesin aklına kaliteli ve lüks saat markası gelir. Bu durum yıllardan beri Rolex’in yaratmaya çalıştığı markanın temelidir aslında. Kuruluşundan bu yana saatlerde lüksü ve kaliteyi ön plana tutan marka değerinden ödün vermeden daima daha iyiyi hedeflemiştir. Bu da önemli bir unsur olan ‘Değer’ konusunda saat markasının harikalar yaratmasına katkı sağlamıştır.
Rolex’in on yıllardır değerini kaybetmeden korumasında kullanılan kaliteli malzeme, işçilik ve zarafetten çok daha fazlası vardır. Çünkü aynı saatin 1 yıllık arayla incelenecek değerinde dahi artışlar görülür. Bu da Rolex’in yarattığı marka algısının değeri nasıl etkilediğini açıkça ortaya koyar.
Rolex ve Zarafet
Rolex’in günümüzde değerli olmasını sağlayan özelliklerinden bir tanesi de zarif ve pek çok seçenekle bütünleşebiliyor olması. Bu nedenle de diğerlerinde olmayan tasarım kalitesini yakalamak Rolex ile mümkün oluyor. Spor, klasik ve diğer bütün tarzlara uygun seçenekler sunan Rolex markası zamanın ruhunu yakalamayı başararak pek çok insanın öncelikli tercihi olmayı başarıyor. Kuruluşundan günümüze varan bu anlayış sayesinde Rolex daima tercih edilen bir marka olarak dikkatleri çekiyor.
Görsel: Unsplash
Pazarlama Stratejisi ve İş Ortaklıklarıyla Büyüyen Marka: Rolex
Rolex’in prestiji öne çıkaran bir marka olmasında hitap ettiği kitlelerin genişliği, elde ettiği başarı ve kalite odaklılığı büyük rol oynuyor. Bu nedenle de zamanın ruhuna uygun bir saat tercih edenlerin ilk seçeneği Rolex. Peki, markanın sponsorluk ve iş birliklerinde tercihi nasıl şekilleniyor?
Rolex, prestijiyle dikkat çeken bir marka olduğu gibi seçilen değil seçen rolüyle de pek çok noktada farkını yansıtıyor. Dünyanın en prestijli organizasyonları, isimleri ve markalarıyla kurduğu güçlü iş birlikleri
Rolex’in adını daima zirvede tutmayı başarmıştır. Öyle ki dünyanın en önemli teniz turnuvası Wimbeldon’ı izlerken arkada Rolex markasının belirdiğini görürsünüz. Bu da elit, şık ve kaliteli bir marka anlayışını en iyi şekilde yansıttığını gösterir.
Rolex, kurulduğu ilk günlerde şık ve kaliteli olmak istemiş ve bu isteği çok uzun yıllar sürdürmeyi başarmıştır. Bu yönüyle marka başarısından asla ödün vermeyerek kalitesini geniş kitlelere ulaştırmayı da başarmıştır. Bugün bir saat almak isteyen çoğu insanın aklına Rolex gelir. Ancak saatin çok pahalı olduğu düşüncesi bazen Rolex’i sadece bir hayal olarak köşeye iter.