Her beyaz yakalı çalışanın iki hayali vardır. Birincisi bir gün istifa edip güneyde bir sahilde kafe açmak ya da ofise gitmeden evden çalışmak. Pandemi süreci ile beyaz yakalıların kafe açma hayali suya düşerken evde çalışma hayali zorunlu bir gerçekliğe dönüştü. Artık sabah güneş doğmadan kalkmak, ne giyeceğine karar vermek, kadınlar için makyaj yapmak, servise ya da toplu taşıma saatlerine yetişmek ya da araçla trafikte maruz kalınan engelleri aşarak zamanında iş yerine ulaşmak ve mesai bitimi sonrasında, yine aynı adımları bu sefer sondan başa doğru izlemek diye bir şey yoktu.
Pandemi ile Değişen İş Ortamları
Ev ve iş arasında çalışma mesaisi kadar yorucu olabilen bu koşturmacalı mesai, özellikle İstanbul gibi metropol şehirlerde yaşayanlar için kaçınılmaz bir kabusken, 11 Mart 2020 tarihinde, Dünya Sağlık Örgütü’nün korona virüs salgınını pandemi olarak ilan etmesinin ardından yaşanan gelişmeler ve alınması gereken önlemler gereği tüm dünya gibi ülkemizde de evden çalışma sistemine geçilince, toz pembe bir rüya gerçeğe dönüşmüş oldu.
Başlangıçta her şey çok güzeldi. Alınması gereken önlemler gereği, sokağa çıkma kısıtlamaları ile herkes kaplumbağa gibi evlere çekilince, bir süreliğine de olsa trafik sorunu azalmış, havadaki oksijen seviyesi artmış ve doğa kendini temizlemeye başlamıştı. İş dünyasında da teknik alt yapısı elverişli olan tüm alanlarda evden çalışma sistemine geçilmesi, işverenler için maliyeti düşürürken çalışanları da hem daha mutlu etmiş hem de dinlendirmişti. Bu aşamada büyük resme baktığımızda, çoğunluk bir grubun beklentisi, pandemi dolayısıyla yaşanılan bu değişikliğin geçici olduğu, pandemi sona erdiğinde her şeyin yeniden normale döneceği yönündeydi.
Ancak süreç uzadıkça madalyonun diğer yüzü de kendini göstermeye başladı. Pandemi dolayısıyla sağlık alanında yapılan araştırmaların yanı sıra toplumsal yansımalar üzerine de pek çok araştırma gerçekleştirildi ve araştırmaların çoğu, bu sürecin, eski normale dönüş değil yeni normale doğru bir dönüşüm olduğunu gösteriyor. Biz de hep birlikte içinden geçtiğimiz bu süreci daha iyi anlayabilmek için bu yazımızı, evden çalışma sistemini, hem kavramsal olarak hem de avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte bütünsel olarak ve bu sistemi en sağlıklı şekilde nasıl yöneteceğimize dair önerilerle değerlendirmeye ayırdık. Hadi gelin başlayalım.
Home Office – Evden Çalışma- Sistemi Nedir?
Evden çalışma sistemini kavramsal olarak değerlendirdiğimizde diyebiliriz ki evden çalışma bir uzaktan çalışmadır ancak her uzaktan çalışma, evden çalışma sistemine karşılık gelmez. Uzaktan çalışma sistemi, ofis dışında otel, kafe, şantiye ya da ev gibi herhangi pek çok noktadan olabilmesi bakımından daha kapsayıcıdır. Her iki sistem de pandemi döneminden çok önce hayatımızda vardı. Hatta 1994 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırma sonucu, 20 Eylül, Uzaktan Çalışma Günü olarak ilan edilmiştir.
Ülkemizde ise 2016 yılında uzaktan çalışma iş kanunun 14. Maddesi üzerinde yapılan düzenlemeler ile yasal dayanağı olan bir sistem haline dönüştürülmüştür. Her ne kadar yasal düzenlemeler yapılmış olsa da evden çalışma sistemi ülkemizde çok da yaygın değildi. Pandemi süreci sonrasında da evden çalışma sisteminin en yaygın olduğu ülke %25,1 oranı ile Finlandiya olurken Türkiye sadece %3 gibi bir orana ulaşılmıştır. Yine de ülke nüfusumuz göz önüne alındığında oran düşük olsa da sayısal değer olarak bakıldığında azımsanmayacak bir grubun evden çalıştığını söyleyebiliriz. Ayrıca, yapılan anket araştırmaları ve uzman görüşleri değerlendirildiğinde, bundan sonraki çalışma hayatının ağırlıklı olarak evden çalışma üzerinden devam edeceği sonucu ortaya çıkıyor. Peki, home office ya da sık kullandığımız adıyla evden çalışma sisteminin avantajları ve dezavantajları nelerdir?
Fotoğraf: pixabay
Evden Çalışmanın Avantajları
Zaman ve maliyet
Home office yani evden çalışma sisteminin belki de en belirgin ve büyük avantajı zaman ve maliyet üzerine olmuştur diyebiliriz. Çalışanlar artık işe gidip gelirken geçirdikleri süreleri uyku, ev işleri ve kişisel gelişime dönük ihtiyaçları doğrultusunda kullanmaya başladılar. Böylece sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeye başladılar. İşin maliyet tarafı ise en çok işverenlere yaradı diyebiliriz. Kurumsal bir şirketin standart maliyet giderleri olan servis hizmeti, öğlen yemeği, kahve, çay ve su gibi ara hizmetleri, elektrik, ısınma ve diğer fatura giderlerinden büyük ölçüde tasarruf edilmiş oldu.
Ne giyeceğim derdine son
Evden çalışma sistemi, özellikle kadınlar için her gün “bugün ne giyeceğim” derdine de son verdi. Belki aranızda bunun ne kadar büyük bir sorun olabileceğine dair aklında soru işaretleri oluşanlar olabilir ama bunun için kadınların ortalama bir saat harcadığını ve birçok zengin insanın bu dertten kurtulmak için dolabını sadece siyah t-shirtlerle doldurduğunu düşününce, siz de sorunun ne kadar büyük olduğunu anlayabilirsiniz.
Rahatsız edici uyaranlara son
Home office ‘in belki de en büyük avantajlarından biri de siz işiniz yaparken çevrenizde maruz kaldığınız rahatsız edici seslerin olmamasıdır. Bu sesler kimi zaman bir kalabalık uğultusu, kimi zaman sohbet yerini sizin yanınız olarak seçen iş arkadaşları ya da çeşitli makine sesleri olabilir. Ancak size en çok zaman kaybettirenler size sürekli kendi beklentileriyle ilgili soru soran iş arkadaşlarıdır. Evden çalışma sisteminde bu tarz arkadaşlarınızdan kurtulup sadece kendi işinizle ilgilenebilirsiniz.
Evden Çalışmanın Dezavantajları
Sıra geldi madalyonun diğer yüzüne. Hadi başlayalım.
Zaman ve maliyet
Yukarıda avantaj olarak paylaştığımız zaman ve maliyet, pandemi dönemi alınan önlemlerin işverenler tarafından kötüye kullanılması halinde dezavantajlı bir duruma dönüşebilir. Kaldı ki haberlerden, arkadaşlarımızdan belki de birebir kendimiz bu durumu deneyimlemiş olabiliriz. Pandemi döneminde evden çalışma sistemiyle birlikte online toplantıların hem sayısı hem de süresi oldukça uzadı. Ayrıca bazı işverenler, sokağa çıkma kısıtlamalarını gerekçe göstererek mesai dışında bile çalışanını çalışmaya zorlayabiliyor. Bunun dışında her ne kadar yasal dayanağı olsa da yapılan araştırmalarda işverenlerin, çalışanlarının evden çalışma giderlerini tam olarak karşılamadığını göstermiş oluyor ki bu durum, çalışanlar adına hem maliyet hem de zaman kaybı yaratıcı oluyor. Dolayısıyla çalışma şekli konusundaki beklentilerini dengeli bir şekilde belirlemeleri yerinde olacaktır.
Kronik bel ve boyun ağrıları
Pandemi döneminde evden çalışanlara yönelik olarak yapılan bir diğer araştırma da sürekli oturmaya bağlı bel ve boyun bölgelerinde kronikleşen ağrı yaşayanların sayısının fark edilir derecede arttığını gösteriyor. Bunun için evden çalışma ortamındayken kısa aralıklarla ayağa kalkmak, uzun süre hareketsiz kalan boyun ve bel bölgesini çalıştırıcı hareketler yapmak faydalı olacaktır.
Pandemide Ebeveyn olmak
Pandemi süresince belki de en çok zorlananların ebeveynler olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de uzaktan eğitim alan çocuğu olan ebeveynler hem ev işleri hem çalışma temposu hem de yarı zamanlı öğretmen oldular. Bu durum da sürecin uzaması ile birlikte ebeveynlerin çalışma motivasyonlarını düşürüp onları tükenmişliğe doğru sürükledi. Bu süreçle başa çıkmada işverenlerin anlayışlı olmasının önemi çok büyüktü diyebiliriz.
Fotoğraf: unsplash
Sosyalleşememe
Evden çalışma sisteminin yanına bir de pandemi süreci eklenince sosyalleşmek, hayal gibi bir şey oldu diyebiliriz. Çalışma için harcanan telefon ve görüntülü görüşmelerden sonra kalan son enerjiyle sevdiklerimizi aramak için ne yazık ki her zaman fırsat bulamadık. Bu da motivasyonun biraz daha düşmesine neden oldu.
Psikolojik Baskı
Home office yani evden çalışma sisteminin özellikle pandemi süreciyle birlikte ilerlemesi. Bunun yanı sıra toplumsal açıdan yaşanan ekonomi ve işsizlik, işverenlerin de yasa boşluklarını kullanmaları gibi sorunlar, çalışanlar üzerinde işini kaybetme baskısı yarattı. Bu durum da karşılaşılan birçok sorunda çalışanların sessiz kalmasına neden oldu.
Yukarıda, pandemi döneminde evden çalışma sistemine ilişkin yaşanan ya da yaşanabilecek avantaj ve dezavantajları sizlerle paylaşmaya çalıştık. Araştırmalar, bu sürecin pandemiden sonra da devam edeceğini gösteriyor. Dolayısıyla hem işverenlerin hem de çalışanların verimlerinin artması için karşılıklı anlayış ve yasal düzenlemelerin yeniden ve dengeli olarak düzenlenmesi, en doğru ve sağlıklı bir çözüm yolu olacaktır.